"Sarmaş dolaş olmak" deyiminin anlamı nedir?
- Birbirine sarılıp kucaklaşmak, birbirini iyice kucaklamak.
- "Anne oğul sarmaş dolaş oldular meydanda."
Sarmaş dolaş olmak deyimine benzer deyimler
"Adım başına" deyimi ve açıklaması
- Birbirine çok yakın yerlerde, pek sık olarak.
[
Adım başına]
"Ağır top" deyimi ve açıklaması
- Birbirine karşı olan iki topluluğun her birindeki en güçlü kişi.
[
Ağır top]
"Ağız ağıza vermek" deyimi ve açıklaması
- İki kişi birbirine pek yakın durarak gizlice konuşmaya dalmak.
[
Ağız ağıza vermek]
"Ağız kalabalığı" deyimi ve açıklaması
- Birbiri ardınca söylenen, birbirini tutmayan, konu dışı ve gereksiz sözler.
[
Ağız kalabalığı]
"Ağızları uymak" deyimi ve açıklaması
- Doğru olduğunda şüphe edilen bir konuda birkaç kişinin söylediklerini birbirine benzetmek.
[
Ağızları uymak]
"Ata et, ite ot vermek (yedirmek)" deyimi ve açıklaması
- Uygunsuz iş yapmak; birbirini tamamlayan, birbirine uyan unsurları ters kullanmak; kişilere işlerine yaramayan şeyi, ilgili olmadıkları görevi vermek.
[
Ata et, ite ot vermek (yedirmek)]
"Ayağı dolaşmak" deyimi ve açıklaması
- Yürürken herhangi bir sebepten ötürü ayakları birbirine takılmak, sendelemek.
- "Korkusundan zavallının ayakları birbirine dolaştı."
[
Ayağı dolaşmak]
"Birbirine girmek" deyimi ve açıklaması
- Aralarında çıkan anlaşmazlık kavgaya dönüşmek, çarpışmak, saldırmak.
- Bir kaza sonucu araçların birbirine çarpması.
- "Su yüzünden sokak sakinleri birbirine girdi."
[
Birbirine girmek]
"Kök salmak" deyimi ve açıklaması
- Bir yere iyice, ayrılmamacasına yerleşmek.
- İyice tutunmak, köklenmek, sağlamlaşmak, yayılmak.
- "Onun sevgisi, içine iyice kök salmıştı."
[
Kök salmak]
"Oğul vermek" deyimi ve açıklaması
- Oğul arılarının bir bölüğü kovandan ayrılıp başka bir kovana gitmek, yeni bir oğul arısı topluluğu meydana getirmek.
[
Oğul vermek]
"Ortalığı birbirine katmak" deyimi ve açıklaması
- Kargaşa çıkarmak, herkesi birbirine düşürmek.
- "Şimdi gelip ortalığı birbirine katacak diye korkuyorum."
[
Ortalığı birbirine katmak]
"Yer etmek" deyimi ve açıklaması
- İz bırakmak.
- İyice yerleşmek.
- "Bu sözler kulağına iyice yer eder umarım."
[
Yer etmek]