"Helâl süt emmiş olmak" deyiminin anlamı nedir?
- İyi huylu, doğru yoldan sapmayan, temiz bir kişi.
- "İnanmıyorum onun yaptığına, o helâl süt emmiş birisidir."
Helâl süt emmiş olmak deyimine benzer deyimler
"Adı çıkmak dokuza, inmez sekize" deyimi ve açıklaması
- Bir kimsenin adı bir kez iyi ya da bir kez kötü tanındıktan sonra, bu genel kanı kolay kolay değişmez, kişi bir konu ünlendi mi o ün sürüp gider.
[
Adı çıkmak dokuza, inmez sekize]
"Altından girip üstünden çıkmak" deyimi ve açıklaması
- Bir serveti, bir parayı, bir kaynağı gereksiz yere, düşüncesizce, sorumsuzca harcayıp kısa zamanda bitirmek.
- "Bir ayda o kadar paranın altından girip üstünden çıktı."
[
Altından girip üstünden çıkmak]
"Başından atmak" deyimi ve açıklaması
- Gereksiz görülen bir bağlılığa, bir ilişkiye son vermemek; bir istekte bulunan kişiyi yanından uzaklaştırmak.
- Yapılması zor bir işi yapmaktan kendini kurtarmak ya da o işi bir başkasına yüklemek.
- "Kısa zamanda o işi başından atmasını becerdi."
[
Başından atmak]
"Başını ağrıtmak" deyimi ve açıklaması
- Bir yığın gereksiz sözlerle bir kimseyi sıkıp yormak.
- Bir iş, bir kimseyi rahatsız edip uğraştırmak.
- Gereksiz sözlerle birini bunaltmak.
- Bir iş için birini uğraştırmak, sıkmak.
- "Yeter artık, bu iş için başımı ağrıtıp durma."
[
Başını ağrıtmak]
"Bir çuval inciri berbat etmek" deyimi ve açıklaması
- İyi olan, yolunda giden bir durumu yanlış davranışlarla bozmak, olumsuz bir gidişe sokmak.
- "Eline çekici alır almaz çiviye vurdu, çivi tahtayı yarıp geçti, bir çuval inciri berbat ettiğini o zaman anladı."
[
Bir çuval inciri berbat etmek]
"Canına okumak" deyimi ve açıklaması
- Bir kimseye büyük bir zarar vermek, kötülük etmek.
- İyi bir şeyi kötü hâle getirmek, heder etmek, harcamak.
- "Yeni aldığım oyuncağın canına okudu bir günde."
[
Canına okumak]
"Gücüne gitmek" deyimi ve açıklaması
- Bir söz, bir davranış bir kimsenin onuruna dokunmak, o kimseye ağır gelmek.
- "Doğrusu onun bu sözleri gücüme gitti, çünkü hak etmedim o sözleri."
[
Gücüne gitmek]
"Temel taşı" deyimi ve açıklaması
- Bir yapının temeline konan taş.
- Bir şeye temel olan öğe, kişi, bir şeyin aslî unsuru, en güçlü dayanağı.
- "Bu şiir, onun şiir anlayışının temel taşıdır."
[
Temel taşı]
"Tuz biber ekmek" deyimi ve açıklaması
- Bir yemeğe tuz ya da biber dökmek.
- Bir üzüntünün acısını, bir kusurun ağırlığını daha da artırmak.
- "İyi yaptın sanki, o günleri hatırlatarak tuz biber ektin kadının yüreğine."
[
Tuz biber ekmek]
"Uykusu kaçmak" deyimi ve açıklaması
- Uyuması gerekirken herhangi bir sebepten ötürü uyuyamamak.
- Bir sorun yüzünden kaygılanmak, endişe duymak.
- "Uykusu kaçmış, yatakta bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu."
[
Uykusu kaçmak]
"Üstüne üstüne gitmek" deyimi ve açıklaması
- Bir konuda bir kimseye sürekli baskı yapmak.
- Güç bir şeyden yılmayıp, sonucu tehlikeli de olsa, çekinmeden o şeyle uğraşmak.
- "Biliyorum zor ama üstüne üstüne gitmelisin, ancak o zaman başarabilirsin."
[
Üstüne üstüne gitmek]
"Yoldan çıkmak" deyimi ve açıklaması
- Bir taşıt bir sebeple yolundan ayrılmak, gitmez olmak.
- Kötü yola sapmak, doğru yoldan ayrılmak, azgınlığa düşmek.
- "Komşunun çocuğu iyice yoldan çıkmış, ne yaptığını bilmiyor."
[
Yoldan çıkmak]