"Göğsü kabarmak" deyiminin anlamı nedir?
- İftihar etmek, övünç duymak.
- "Senin başarılarınla göğsüm kabarıyor oğlum."
Göğsü kabarmak deyimine benzer deyimler
"Ağzının payını vermek" deyimi ve açıklaması
- Sert söz ve davranışlarla karşılık vererek bir kimseyi yaptığına pişman etmek.
- "Demek öyle, ben de senin ağzının payını vermezsem bana da Hasan demesinler!"
[
Ağzının payını vermek]
"Allah'a emanet deyimi ve anlamı" deyimi ve açıklaması
- Herhangi bir şeyi Yüce Allah`ın korumasına ve esirgemesine terk etmek.
- "Seni Allah`a emanet ederek gidiyorum oğlum."
[
Allah'a emanet deyimi ve anlamı]
"Arkasını sıvamak" deyimi ve açıklaması
- İltifat etmek, okşamak, övmek, birisini bu yolları kullanarak bir işe sevk etmek.
- "Arkasını sıvayarak yaptırıyorum her işi bu çocuğa."
[
Arkasını sıvamak]
"Babanın canı için" deyimi ve açıklaması
- Ölmüş olan babanın ruhunu şad etmek için (bana şu iyiliği yap).
- Birinden bir iyilik yapılması istenirken
- "bu iyiliği, ölmüş olan babanın ruhunu hoşnut etmek için yap" anlamında söylenir.
[
Babanın canı için]
"Baş ağrıtmak" deyimi ve açıklaması
- Yerli yersiz konuşarak, gereksiz sözler söyleyerek, çok konuşarak birisini rahatsız etmek.
- "Baş ağrıtmakta üstüne yoktur senin."
[
Baş ağrıtmak]
"Canına okumak" deyimi ve açıklaması
- Bir kimseye büyük bir zarar vermek, kötülük etmek.
- İyi bir şeyi kötü hâle getirmek, heder etmek, harcamak.
- "Yeni aldığım oyuncağın canına okudu bir günde."
[
Canına okumak]
"Canı yanmak" deyimi ve açıklaması
- Fizikî bir acı duymak.
- Bir işte zarar görmek, manevî bir üzüntü duymak.
- "Canını yakmadan ver o elindekini bana!"
[
Canı yanmak]
"Ensesinde boza pişirmek" deyimi ve açıklaması
- Sıkıştırıp tedirgin etmek, eziyet etmek.
- "İşlerin yavaş gittiğini gören patron işçilerin ensesinde boza pişirmeye başladı."
[
Ensesinde boza pişirmek]
"Farkına varmak" deyimi ve açıklaması
- Gözüne çarpmak, orada bulunduğunu anlamak, fark etmek.
- "O kalabalıkta senin farkına varacaklarını sanmıyorum."
[
Farkına varmak]
"Gözü gibi sakınmak (esirgemek)" deyimi ve açıklaması
- Bir şeye aşırı derecede ilgi duymak, onu koruyup gözetmek, dikkatle muhafaza etmek.
- "Çocuğunu gözü gibi sakınıyordu kadıncağız."
[
Gözü gibi sakınmak (esirgemek)]
"Güven beslemek" deyimi ve açıklaması
- Bir kimseye, bir şeye güven duymak, inanmak, itimat etmek.
- "O adama güven beslediğiniz için pişman olmayacaksınız."
[
Güven beslemek]
"Hoş beş etmek" deyimi ve açıklaması
- Şundan bundan konuşarak sohbet etmek.
- "O iki ihtiyar kadın hoş beş etmek için yaratılmışlar sanki."
[
Hoş beş etmek]