"Dokuz doğurmak" deyiminin anlamı nedir?
	- Bir işi güçlükle ve sıkıntı içinde sonuca ulaştırmak.
 - Merakla, heyecanla, sabırsızlıkla, sıkıntı çekerek beklemek.
 - "İşe geç kalmıştı, yeni araba gelinceye kadar dokuz doğurdu."
 
	
	
	
	Dokuz doğurmak deyimine benzer deyimler
	
	"Ağırdan almak" deyimi ve açıklaması
	- Gizli bir amaçla bir işten yavaş davranmak, işi savsaklamak, yapmaya gönülsüz davranmak, işi yapmak için isteksizce davranma ve gereken sürede bitirmemek.
 
	[
Ağırdan almak]
	
	"Akla karayı seçmek" deyimi ve açıklaması
	- Bir işi başarmak uğrunda çok yorulmak, sonuca kadar çok zahmet çekmek.
 - "Seni buluncaya kadar akla karayı seçtim."
 
	[
Akla karayı seçmek]
	
	"Altından girip üstünden çıkmak" deyimi ve açıklaması
	- Bir serveti, bir parayı, bir kaynağı gereksiz yere, düşüncesizce, sorumsuzca harcayıp kısa zamanda bitirmek.
 - "Bir ayda o kadar paranın altından girip üstünden çıktı."
 
	[
Altından girip üstünden çıkmak]
	
	"Anasından emdiği süt burnundan (fitil fitil) gelmek" deyimi ve açıklaması
	- Bir işi yaparken çok sıkıntı çekmek, eziyete katlanmak.
 - "Şu arabanın taksitlerini ödeyinceye kadar anamdan emdiğim süt burnumdan geldi."
 
	[
Anasından emdiği süt burnundan (fitil fitil) gelmek]
	
	
	"Başı dönmek" deyimi ve açıklaması
	- Bir şey karşısında şaşırmak.
 - Sıkıntı meydana getiren bir durum karşısında bunalmak.
 - Dengesini yitirmek, gözleri kararmak; çevresi kararıyor, dönüyor, kayıyor duygusu içinde sarsılmak.
 - "Çabuk durdur arabayı, başım dönmeye başladı."
 
	[
Başı dönmek]
	
	"Başına belâyı satın almak" deyimi ve açıklaması
	- Sıkıntı, üzüntü ve tedirginlik verici olduğunu sonradan anladığı bir işe kendi isteği ile girmiş bulunmak.
 - "Nereden girdim bu inşaat işine, durup dururken başıma belâyı satın aldım."
 
	[
Başına belâyı satın almak]
	
	"Başından atmak" deyimi ve açıklaması
	- Gereksiz görülen bir bağlılığa, bir ilişkiye son vermemek; bir istekte bulunan kişiyi yanından uzaklaştırmak.
 - Yapılması zor bir işi yapmaktan kendini kurtarmak ya da o işi bir başkasına yüklemek.
 - "Kısa zamanda o işi başından atmasını becerdi."
 
	[
Başından atmak]
	
	"Başını ağrıtmak" deyimi ve açıklaması
	- Bir yığın gereksiz sözlerle bir kimseyi sıkıp yormak.
 - Bir iş, bir kimseyi rahatsız edip uğraştırmak.
 - Gereksiz sözlerle birini bunaltmak.
 - Bir iş için birini uğraştırmak, sıkmak.
 - "Yeter artık, bu iş için başımı ağrıtıp durma."
 
	[
Başını ağrıtmak]
	
	"Beyin yıkamak" deyimi ve açıklaması
	- Kişiyi kendi görüş ve düşüncelerinden ayırıp başka bir görüş ve düşünceyi benimser duruma getirmek.
 - Bir insanı, kendine özgü düşünce ve dünya görüşüne yabancılaştırmak, başka yönlerde düşünür ve davranır duruma getirmek.
 - "Batılılar ülke insanımızın beynini yıkamaya devam ediyorlar."
 
	[
Beyin yıkamak]
	
	
	"Boyunun ölçüsünü almak" deyimi ve açıklaması
	- İddia üzerine giriştiği bir işi başaramayıp yetersizliğini anlamak.
 - Biri tarafından haddi bildirilmek.
 - Beklediği yakınlığı görememek.
 - "Boynunun ölçüsünü aldı, böyle bir işe bir daha giremez."
 
	[
Boyunun ölçüsünü almak]
	
	"Burnu düşmek" deyimi ve açıklaması
	- Burnuna koklanamayacak kadar pis bir koku gelmek, böyle bir kokudan burnu görev yapamaz olmak.
 - Burnuna koklanamayacak kadar pis bir koku gelmek, böyle bir kokudan burnu görev yapamaz olmak.
 
	[
Burnu düşmek]
	
	"Canı sıkılmak" deyimi ve açıklaması
	- Yapacak işi olmadığından içinde bir sıkıntı duymak.
 - Bir olaya üzülmek.
 - Bir kimseye öfkelenmek.
 
	[
Canı sıkılmak]